TR EN
HATİCE GÖKÇE

HATİCE GÖKÇE

Moda Tasarımcısı - 04 Ocak 2017
Esra Başıbüyük
HATİCE GÖKÇEHATİCE GÖKÇE
Moda kavramının varlığına ilk ne zaman uyandınız?
Sanırım lise yıllarımın başında... Ama annem uzun yıllar terzilik yaptı. Öğrenmeye açık, hem de sabırlı olduğum için el işçiliklerini bana yaptırırdı.
 
Profesyonel miydi?
Evet, profesyonel terziydi.
 
O zaman yeteneğiniz genetik hediye...
Evet. Hatta kalıp çıkarmadan, pratikten dikebilen bir terzidir. Anlattıkları, zaman içerisinde benim için çok değerli bilgiler oldu. İnanılmaz gözü olduğunu anlıyorsun. Ben de bu süre içerisinde farkında olmadan onun sayesinde her bir detayı öğrendim. Malzeme, artan kumaşları nasıl değerlendirebileceğim gibi.
 
Lise yıllarındaki moda algısına dönersek...
Aslında o zamanlar bir moda algım yoktu. Sadece meraklıydım. O dönemde kendimde hatırladığım; herkes o yaşlarda couture elbise çizmeye meraklıyken, ben hep ceket çizerdim. Farklı kuplarda, çizgiler ile değişik ceketler...
 
Avangard tasarımlar mı?
Evet, kendince denilebilir... Aslında o zamanlar ne yapacağım belliymiş ama henüz bilinç yokmuş diyebilirim. (Kahkahalar)
 
Kendi yol haritanızı erken keşfetmişsiniz demek ki?..
Sessiz, bütün duygusal patlamaları içinde yaşayan bir çocuktum. Kendi yolumu kendim çizdiğimi söyleyebilirim. Bu konuyla ilgili çevremde ilham alabileceğim doğru kişiler yoktu. Şartlarımı kendim yarattım. Lise ve üniversiteyi de yarı dönem çalışıp, kazandığım parayla okudum. Sonrasında da neresinde olmak istediğime doğru karar vermek için işin mutfağında uzun zaman geçirdim. Üniversiteye de bu neden ile geç başladım.
 
Bilinçli bir seçim miydi yoksa hayat mı böyle aktı?
İçimden gelen bir şey idi. Sonuç değil de süreçteki hazzın peşindeyim. Hala beni en çok bir işin yapım aşaması heyecanlandırır. Hatta bu neden ile hep sonucu geciktirmeye çalışırım. (Kahkahalar) Süreç içindeki eğitim, hücre yenilenmesi gibi oluyor ve insan bunu hissediyor. Bütün aldığım eğitimler sonucunda anladım ki, yapmak istediğim, işin klasik yapısını öğrenmek ama sonra o yapıyı bozmak. Bu bakış açım tasarım ile ilgili her şeyde geçerli.
 
Devrimci bir ruhsunuz...
Yani bir anlamda denilebilir... Derdim; var olanı iyi çözümleyip, üzerine ne yapabilirim, nasıl yeni bir şey oluşturabilirim oldu. Erkek giyimi seçmek normal şartlarda doğru bir adım gibi görünmeyebilirdi. On yedi sene önce bu kararı verdiğim vakit insanlar klasik üretim yaparken, ben bir de alternatif üretim yapmayı seçmişim.
 
Yaptığınız işin aşamalarında en ön önemli katman nedir?
Keşfetme hali! Malzemeyle zaman geçirdiğiniz vakit onun bir dili olduğunu, bir şey anlattığını fark ediyorsunuz. Onu iyi anlayarak, hissettirdikleriyle nasıl yeni bir dokunuş katarımı düşünmeye başlıyorsunuz. Bu süreç içerisinde enteresan işler çıkıyor. Ben bu süreci büyük bir zevk ile geçiriyorum. Zaman mefhumu ortadan kalkıyor. Bence bir insan için yaptığı işte en önemli olan, geçen zamanın boşa gitmediğini hissetmesidir.
 
Neden erkek giyimi seçtiniz?
Birçok psikolojik sebebi de olabilir. Diğer taraftan moda dergilerini açıp baktığımda modayla ilgili her konunun kadınlar üzerinden anlatıldığını fark ettim. Bu durum bende bir soru işareti oluşturdu. Niye kimse erkek giyime el atmıyor diye düşünmeye başladım. Kadın için de tasarım yapmak keyifli ama erkek giyimde keşfedilecek bir dünya vardı. Malzeme, kup, aksesuar çok azdı. Kimsenin çok fazla uğraşmadığı, yeni bir alanda inanılmaz işler yapabileceğimi hissettim, bunu kendim için oyun alanı olarak görüyorum. Bu yüzden şirketimi kurarken de büyük bir ticari beklentiyle kurmadım. Başlangıçta bir süreye ihtiyacım olduğunu biliyordum. Ama sonuçta bir konuyla ilgili bilgiye sahip olmaya başlıyorsunuz. Örneğin, erkek giyim ile ilgili arşivin olmadığını gördüm. Ne yapabilirim diye sordum kendime. Bir tez ile tamamlayabilirim diye düşünüp: “18. yüzyıldan günümüze Türk erkek profilini etkileyen faktörler nelerdir” diye bir tez konusu seçtim. Ütopik de olsa bir Türk erkek giyim profilinden bahsedecek bir tez hazırladım.
 
Türk erkeklerinin giyim tarzı için sosyolojik olarak tespitiniz nedir?
Birkaç şey var. Birincisi: Etkisinde çok kalınmış, sosyal baskıyla şekillenmiş bir giyim profili var. İkinci olarak da cumhuriyet döneminde kıyafet devrimi öncesi ve sonrası diye ayırabileceğimiz bir durum var. Doğal olarak o zaman içerisinde bu değişim çok keskin olarak yapılmış. Bu olumsuz bir şey değil tabii ki. Dünyayla uyum sağlaması için böyle gerekmiş. Ancak kıyafet devriminde biraz daha yumuşak bir geçiş olabilirmiş. Çünkü, bir anda yapılması var olan birikimin kenara itilmesine ve yeniliğin ithal edilerek kullanılmasına sebep olmuş. Her şeyi silip yeni baştan oluşturmak zor. Aslında Türkiye’den marka çıkmamasının nedeni bile bu birikimin kullanılmamasından kaynaklanıyor. Bunu dönüştürmeyi kimse akıl edememiş. Biz dönüştürmeyip, yok sayıp hatta buna karşı bir önyargı oluşturup, etnik diye suçlamışız. Bir tür enerjisini çalmışız.
 
Sizin tasarımlarınızı seçen erkek profilinden bahsedersek...
Farklı giyinmeyi seven, malzeme bilgisi olan, kendini teslim etmeyen, isteği doğrultusunda arayan, giyinmek istediği tasarımı bulan insanlar. Doğal olarak da büyük bir kitle değil.
 
Bu pazar içerisinde kendinizi yalnız hissediyor musunuz?
Evet, genel olarak erkek giyim yaptığım için uzun bir süre yalnızdım. Alternatif tasarımlar yaptığım için bu mecranın sınırlı olmasından dolayı da bir yalnızlık var. Benim derdim daha çok uçları ve uçlar ile şu anki durumumuz arasındaki uçurumu göstermek/niçin olduğunu sorgulatmak. Yatayda değil de, dikeyde büyümeyi tercih eden bir tasarımcıyım.
 
Müzik dünyasından da birçok erkek sanatçıya tasarım yapıyorsunuz, örneğin Tarkan...
Son iki yıl önce çalışmaya başladık tekrar Tarkan ile. 1997 yılında ona özel, bir yıl boyunca sahnede kullandığı kostümlerini hazırladım. Deri bir koleksiyon idi. Sadece bir tasarım istenmişti ama üretmeyi ve çizmeyi sevdiğim için birden fazla çizim ile gittim. O da aralarından seçmekte zorlanınca yaklaşık on parçalık bir koleksiyon hazırladım. Müzik türleri farklı olan, farklı erkek tipleri için tasarım yapmayı seviyorum. Can Bonomo, Hayko Cepkin, Tarkan bambaşka profiller. Sahnenin çok büyülü olduğunu düşünüyorum ve orada tekstilin dilini kullanıp o etkiye katkıda bulunmak çok keyifli. Ufak bir hareket ama etkisinin kalıcı olduğunu düşünüyorum.
 
Bir erkeğin şıklığını değerlendirme kriteriniz nedir?
Kumaş kalitesi, kalıbı bana heyecan veriyor ama bana göre stilini anlatmada ayakkabı seçimi çok önemli.
 
Hayal ettiğin bir parça istediğiniz noktaya gelmediği takdirde nasıl motive edersiniz kendinizi?
İşin üretiminde ablam ve iş ortağım Zehra ile yol alıyoruz. Üretim aşamasında çok fazla tartışmalarımız olur. İstediğimiz gibi gitmemişse birbirimizi zorlarız. Stresten ortaya sonuç çıkıyor. Olmadı diye kenara bırakmıyoruz. O bir kere bizi heyecanlandırmış oluyor zaten. Biliyorum sonuçta çok güzel olacak ama o sürecin nasıl olacağını bilmediğimiz için oluyor ve mutlaka bir yolu vardır deyip yenilenmiş olarak üzerine yeniden eğiliyoruz.
 
Bir tasarımcı olarak sizin malzemeniz nedir?
Deriyi çok seviyorum. Organik ve değerli bir malzeme, öyle görüyorum. Zormuş gibi görünüyor ama zorladığında çok ilginç tasarımlar çıkıyor. Bir de maskülen bir hissi var, onu da seviyorum.
 
Dünyada artık gerçek deri yerine yapay olanları tercih ediyorlar. Sizin bakış açınız nedir?
Evet, avlanan hayvanların hiçbir biçimde derisini kullanmıyorum. Ama yan sanayi olan etinden faydalanılan hayvanların ürünlerini kullanmanın çok zararlı olduğunu düşünmüyorum. Zig deri de öyle bir malzeme zaten.
 
Moda tanımının artık içerisi boşaltılıyor. Moda tanımı yerini neye bırakacak?
Biz modanın içindeyiz ve yaparken de sorguluyoruz: Ne için, kime yapıyorsun , neyle yarışacak, nerede olmak istiyorsun gibi sorular... Bundan sekiz sene önce bütün bu soruların karşılık bulması, fayda sağlaması adına bir sosyal sorumluluk projesini yüklendik: “Argande”. Projenin sekiz yıldır tasarım koordinatörlüğünü yapıyorum. Bugüne kadar Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaklaşık bin kadına ulaştık ve bu kadınlar uzun süreli ve kısa süreli kazanç elde ettiler. Bu projeyle beraber kadınların modanın içerisine dahil oldukça nasıl bir etkisi olacağını görüyorsunuz. Sürdürülebilir modanın nasıl olabileceğiyle ilgili bir gerçeklik oluşmaya başladı. Moda artık endüstrinin ele aldığı meslek dalı. Sistemin değişmesi zaman alacaktır ama uzun vadede tasarımcılar, tasarım güçlerini daha özel parçalar sunmak için gösterecekler. Terziler, tasarımcılar lüks kategorisine girecek.
 
Yılın ilk söyleşisi sizin ile. Nasıl bir yıl olsun?
İç sesimizi dinlediğimiz, kendimizi daha çok duyabildiğimiz ve bunun ile hareket ettiğimiz bir yıl olsun 2017.
 
Copyright © 2016 by kimomagazin.com. Tüm hakları saklıdır.